بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌ ٥

şübhesiz ki size va'd olunan (şeylerin hepsi) elbette doğrudur.

– Hasan Basri Çantay

وَإِنَّ ٱلدِّينَ لَوَٰقِعٌ ٦

Şübhesiz ki (amellere göre) ceza (ya'nî mukaabele) de elbette vaaki'dir.

– Hasan Basri Çantay

وَٱلسَّمَآءِ ذَاتِ ٱلْحُبُكِ ٧

O haareli yollara saahib gök hakkı için,

– Hasan Basri Çantay

إِنَّكُمْ لَفِى قَوْلٍ مُّخْتَلِفٍ ٨

hakıykat, siz kat'î ihtilâfa düşen bir söz içindesinizdir.

– Hasan Basri Çantay

يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ أُفِكَ ٩

Ondan döndürülen kimseler döndürülür.

– Hasan Basri Çantay

قُتِلَ ٱلْخَرَّٰصُونَ ١٠

Kahr olsun o koyu yalancılar!

– Hasan Basri Çantay

ٱلَّذِينَ هُمْ فِى غَمْرَةٍ سَاهُونَ ١١

ki onlar koyu bir cehalet içinde kalmış gaafil kimselerdir.

– Hasan Basri Çantay

يَسْـَٔلُونَ أَيَّانَ يَوْمُ ٱلدِّينِ ١٢

Onlar, o ceza gününün ne zaman olduğunu sorarlar.

– Hasan Basri Çantay

يَوْمَ هُمْ عَلَى ٱلنَّارِ يُفْتَنُونَ ١٣

(O gün) kendilerinin ateş üzerinde azaba uğratılacakları gündür.

– Hasan Basri Çantay

ذُوقُواْ فِتْنَتَكُمْ هَٰذَا ٱلَّذِى كُنتُم بِهِۦ تَسْتَعْجِلُونَ ١٤

(Onlara) «Tadın azabınızı. İşte (dünyâda) çarçabuk (gelmesini) isteyegeldiğiniz bu idi» (denilir).

– Hasan Basri Çantay

إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى جَنَّٰتٍ وَعُيُونٍ ١٥

(15-16) Şübhesiz ki (fenâlıkdan) sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği (sevabı) ahz (-ü kabul) etmiş (ve bundan raazî olmuş) olarak, cennetlerde, pınarlar (ın başların) dadırlar. Çünkü onlar bundan evvel iyi amel (ve hareket) edenlerdi.

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu